Otoriterlik ve Kuvvetler Birliği
Otoriterlik Ve Kuvvetler Birliği
Otoriter iktidarların en tipik özelliği gerek resmi, gerekse de sivil alanda koro misali tek sesliliği sağlamaya çalışmalarıdır. Tabii bu tek sesliliğin kendi lehlerine olması ve borazanların kendi şarkılarını dilendirmeleri şartıyla. Tarihsel süreç içerisinde ve özellikle modern dönemde bunun sayısız örneklerini görmek mümkündür.
Günümüz Türkiye’sinde de bunun en belirgin örneğini yaşamaktayız. Ekonomisinden medyasına, dini kurumlarından yargısına kadar neredeyse bütün yollar iktidarın hizmetine çıkıyor.
Nitekim son günlerde hükümet, yargıda yıllardır yarattığı tahribatı yeterli bulmamış olacak ki elini yargının can damarına, savunma makamına atmış durumda. Özellikle politik davalarda, ifade özgürlüğü davalarında, yoğun eleştiriler alan; davaların hukuki değil, siyasi olduğunu kendilerinin de itiraf etmek zorunda kaldığı bir atmosferde “tek ses” koroya karşı hukuktan yana pozisyon alan barolar iktidarın böl-yönet stratejisinin kurbanı olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumda. Hukukçuların hukuk mücadelesi vermek zorunda kaldıkları ender ülkelerden biriyiz. Ve diğer taraftan hukukçuların(!) hukuku çiğnediği… Normal bir hukuk düzeninde tamamen ayrışmış olması gereken yasama-yürütme-yargı organlarının yani kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerle bir olması bir yana şimdi de bu garabete bir de savunma yönünün eklenmesi tabiri caizse korku tüneline girdiğimizin resmidir.
Türkiye’nin hukuk düzeni ve pratikleri geçmişte de her zaman sorunluydu; ama hiçbir zaman bu kadar çürümüş değildi.
Hakim ve savcıların yasalardan ziyade, iktidarın söylemleriyle paralel pratikleri toplumun canını yeterince yakıyorken, hükümetin bir de savunmayı kendi tekeline alma ve “paralel baro yapılanması” oluşturma çabası paranoyak yönetim anlayışının bir tezahürüdür.
İktidarın bu hastalıklı kontrol takıntısı elbette bir gün ters tepecektir. Zira yanlış zemine doğru yapıyı inşa edemezsiniz. Tarih bunun da sayısız örneğiyle doludur. Gün gelecek mevcut hükümet “neyi nasıl yapmamalıyız” sorusunun olumsuz örneği /cevabı olarak tarihin çöplüğünde yerini alacaktır.
Yığınlar sessiz çığlıklarıyla “nefes alamıyorum” diye haykırmaktadır.Legal bir oluşumu illegal bir oluşumdan ayıra en önemli nüans olan “hukuk” kavramı siyasallaştıkça, sadece sessiz yığınlar değil, muktedirler de bir süre sonra nefes almakta güçlük çekecektir.
Çünkü er ya da geç “hukuk bir gün herkese lazım olacak.”
Selahattin DÜZGÜN
Çanakkale Eğitimsen/Eğitim Sekreteri