Öğretmenlik Meslek Kanunu ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISI NEYE HİZMET EDİYOR? NASIL OLMALI?
Eğitim emekçilerinin ve sendikaların bütün uyarı ve eleştirilerine
rağmen, kapalı kapılar ardında hazırlanan Öğretmenlik Meslek
Kanunu Tasarısı (ÖMKT), 31 Aralık 2021’de TBMM’ye sunulmuştur.
Eğitim emekçilerinin ve eğitim sendikalarının görüşünü almadan,
öğretmenlik gibi kapsamlı bir mesleği toplamda 13 maddelik bir
yasayla düzenleyip, konuyu büyük ölçüde statü farklılaşması ve
bir yıl sonra, yani 2023’te yürürlüğe girecek kısmi maaş artışına
indirgemesi, iktidarın öğretmen emeğine ne denli az değer verdiğini
açıkça ortaya koymaktadır.
Siyasi iktidar, öğretmenler arasında var olan sözleşmeli, kadrolu,
ücretli öğretmen ayrımlarına yenilerini eklemekle kalmamakta, eğitim
sisteminin sadece öğrenciler için değil, öğretmenler için de rekabetçi
ve eleyici yapısını daha da pekiştirmeyi hedeflemektedir. İktidar,
eğitim sistemini ve öğrencileri mecbur bıraktığı sınav merkezli eğitim
uygulamasına öğretmenleri de dahil etmek istemekte, kalabalık
dersliklerde benzer işleri yapan, sınıfında, branşında aynı eğitim
içeriğini anlatan, benzer öğretim yöntem ve tekniklerini uygulayan ve
öğrencileri benzer süreçlerle değerlendiren öğretmenleri farklı statü
ve maaş uygulaması üzerinden bölmeye ve ayrıştırmaya yol açacak
bir düzenleme yapmaktadır.
Ücretli öğretmen uygulamasına son verilmesi ve sözleşmeli
öğretmenlerin tüm hakları ile kadroya geçirilmesi gerekirken,
bu tasarıyla birlikte öğretmenlere yeni kariyer basamakları
dayatılmaktadır. Tüm öğretmenlerin esas beklentisi güvenceli iş ve
eşit işe eşit ücrettir.
Öğretmenler arasında yaratılmaya çalışılan farklı statü, maaş
ve unvanlar, okullarda zaman içinde ayrışma ve rekabet ortamı
oluşmasına, katı, hiyerarşik ve güvencesizliğin genişletilmesinin
önünü açacak çalışma ilişkilerinin gelişmesine yol açacaktır. Bu
durum eğitim emekçilerinin görevlerini yaparken karşılaştıkları
3
Öğretmenlik Meslek Kanunu
sorunlara birlikte çözüm üretmede gösterdikleri mesleki iş birliğini ve
dayanışmayı zayıflatacaktır. Öğrencilerin eğitim hakkı ancak okullarda
kolektif bir çaba ile yürütülebilir. Okullarda, öğretmen emeğini farklı
statü ve maaş uygulamasına zorlayan öğretme ve öğrenme koşulları
yoktur. Kariye basamakları sistemi eğitimin niteliğinde bir artışa yol
açmayacaktır.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISININ İÇERİĞİ
Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı, üç bölüm altında sıralanmış
toplam 13 maddeden oluşmaktadır.
Birinci Bölüm, “Amaç ve Kapsam” başlığını taşımaktadır ve iki
maddeden oluşmaktadır. Birinci madde kanunun amacını, ikinci
madde kapsamını düzenlemektedir.
İkinci Bölüm, “Öğretmenlik Mesleği” başlıklı dört maddeden
oluşmaktadır. Üçüncü maddede öğretmenliğin tanımı ve kariyer
basamakları açıklanmıştır. Dördüncü maddede öğretmenlerin
nitelikleri ve seçimi; beşinci maddede aday öğretmenlik; altıncı
maddede ise öğretmenlik kariyer basamakları düzenlenmiştir.
Üçüncü Bölüm, biri geçici olmak üzere toplam yedi maddeden
oluşmaktadır. Yedinci madde, hüküm bulunmayan hallerde
başvurulacak mevzuatı sıralamaktadır. Sekizinci maddede uzman
ve başöğretmenlerin tazminat tutarları yükseltilmekte ve sadece 1.
derecede görev yapan öğretmenlere 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren
3600 ek gösterge getirilmektedir. 24 Haziran 2018 seçimlerinden
önce vaat edilen 3600 ek göstergenin bu tasarıya konulması yine bir
seçim vaadi olarak değerlendirilebilir.
Dokuzuncu maddede sözleşmeli öğretmenlere “can güvenliği
ve sağlık mazeretleri” durumunda tayin hakkı getirilmektedir. Bu
maddeye göre kadrolu ve sözleşmeli öğretmen ayrımının ortadan
kaldırılacağı vaadi yalanlanmakta, sözleşmeli öğretmenlik devam
etmektedir.
4
Öğretmenlik Meslek Kanunu
Onuncu maddede Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. (öğretmenlik
mesleği) ve 45. (öğretmenlerin nitelikleri ve seçimi) maddeleri
yürürlükten kaldırılmaktadır. Geçici birinci madde, daha önce uzman
(83 bin 350 kişi) ve başöğretmen (100 kişi) unvanını alanların
ÖMKT’de getirilen haklardan yararlanmasını düzenlemektedir. 11 ve
12. maddeler yürürlük maddeleridir.
‘ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TASARISI’ NE GETİRİYOR?
TBMM’ye sunulan kanun tasarısı gerek biçimi, gerekse sınırlı
içeriği açısından bir öğretmenlik meslek kanunu değildir. Çünkü
öğretmenlik mesleği gibi 18 milyon öğrencinin eğitim hakkını
yaşama geçirme ve bir milyonun üzerinde öğretmenin çalışma
koşullarını ve emek süreçlerini düzenlemek 13 maddelik bir kanun
metni ile mümkün değildir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı, mesleğe yeni başlayan
meslektaşlarımız açısından da kadrolu öğretmenler açısından da
tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
Öğretmenlik mesleğini sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen,
uzman öğretmen ve başöğretmen olarak kariyer basamaklarına
ayırmaktadır.
Adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken,
sınavın işlevinin bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi,
öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında bugünlerde yoğun
olarak tartışılan mülakat-torpil uygulamasının benzerinin
uygulanacağı, derin ve yaygın bir ayrımcılığın yaşanabileceği
izlenimini vermektedir.
Adaylığın kaldırılmasını, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik
gibi kabul edilemez kariyer basamaklarını “kademe ilerleme
cezası almamış olmaya” bağlamak, eğitim emekçilerinin sendikal
örgütlenmeden uzak tutulmasına, yanlış uygulama ve tutumlara
itiraz etmemesine yönelik tehlikeli bir adımdır.
5
Öğretmenlik Meslek Kanunu
Türkiye’de aynı işi yaptıkları halde farklı statü ve maaş kaleminde
çalışmak zorunda kalan başka bir meslek grubu bulmak mümkün
değildir. Siyasi iktidar, öğretmenler arasında var olan ücretli,
sözleşmeli, kadrolu ayrımına yenilerini eklemekle kalmamakta,
eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını Öğretmenlik Meslek
Kanunu Tasarısı üzerinden daha da pekiştirmektedir.
Uzman öğretmen ve başöğretmenlerin görev, yetki ve
sorumlulukları tasarı ile diğer öğretmenlerden ayırt edilmediği
için eşit işe eşit ücret ilkesi ihlal edilmektedir. Böylece aynı işi
yapan öğretmenler arasında eşitsizlik, hiyerarşi ve statü ayrımları
yaratılarak ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi ihlal edilmekte, okullarda
çalışma barışını bozması kaçınılmaz olan adımlar atılmaktadır.
Sınav odaklı eğitim sisteminin sonucunda ortaya çıkan ve velilerin
bakış açısında yaratılmış olan ‘nitelikli okul, nitelikli olmayan okul’
algısında olduğu gibi, kariyer basamaklarıyla da ‘nitelikli öğretmen’,
‘nitelikli olmayan öğretmen’ algısı yaratılarak öğretmenlik mesleğinin
saygınlığı tartışılır hale getirilecektir. Bu nedenle, okullarda çocuğunun
sınıfına uzman ya da başöğretmen girmesini isteyen velilerle okul
idaresi ve öğretmenler arasında gerilimlerin yaşanması, ‘özel sınıfların’
oluşturulması gibi sorunların yaşanması kaçınılmazdır.
Her bir kariyer basamağına başvuruyu ceza almamış olmaya
bağlayan sistemle, siyasal iktidara her koşulda biat eden,
eleştirmeyen, sorgulamayan, yandaş sendikalara üye olmaya
zorlanan ve bunun karşılığında adaylığı kalkan, kariyer
basamaklarını birer birer tırmanan ‘memur öğretmen’ tipi
yaratılmak istenmektedir. Oysa öğretmen bu toplumun aydınıdır,
toplumsal sorunları ve çözümleri dile getiren, toplumu ilerleten
çok önemli bir toplumsal öznedir.
Aday Öğretmenleri Değerlendirme Komisyonu, Uzman Öğretmen
Sertifika Programı, Başöğretmen Sertifika Programı gibi işleyiş ve
kurulların yasa ile düzenlenmesi gerekirken bu yapılmamış, sürekli
olarak detayların yönetmeliklerle belirleneceği ifade edilerek
6
Öğretmenlik Meslek Kanunu
yasamanın görevleri yürütmeye bırakılarak büyük bir belirsizlik
ortamı yaratılmıştır.
Tasarıda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi
bir düzenleme yoktur. Bu durum öğretmen istihdamında eşitlik
ve eşit işe eşit ücret ilkesine ilişkin en önemli sorun olmayı
sürdürmektedir. Özel okul öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek
Kanunu Tasarısı kapsamında değerlendirilmemiş olması bu
meslektaşlarımızın piyasacı eğitim anlayışı içerisinde ucuz iş gücü
olarak görüldüklerinin de bir kanıtıdır.
Üniversitelerde demokratik olmayan ve eşgüdümlü yürütülmeyen
karar mekanizmaları nedeniyle ortaya çıkan ataması yapılmayan
öğretmenler sorununu, öğretmen yetiştirme ve istihdam ilişkisi
çerçevesinde ele alan bir düzenlemenin bu tasarıda olmaması
önemli bir eksikliktir.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU NASIL OLMALIDIR?
Siyasi iktidar bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması
gereken tek şey öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde
kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin
Tavsiye Kararı”na uygun bir düzenleme yapmaktır. ILO ve UNESCO
ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye
tarafından da onaylanan tavsiye kararı, öğretmenlerin toplumsal
statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı
adımdır.
Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı, öğretmenlerin
sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdiği görevlerin
taşıdığı önemi uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm
sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntılarıyla düzenleyen
bir metindir. Bu metin dikkate alınmadan hazırlanan bir Meslek
Kanunu’nu kabul etmemiz mümkün değildir.
Tavsiye kararı, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını
geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası
7
Öğretmenlik Meslek Kanunu
düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır. Toplam
145 paragraftan oluşan belge, öğretmenlik mesleğinde işe alınma,
mesleğe hazırlık, değişik düzeydeki öğretmenlerin mesleki sorunları,
iş güvencesi, öğretmenin hak ve sorumlulukları, disiplin işleri ve
ifade özgürlüğü, mesleki özerklik gibi konuları kapsamaktadır. Temel
ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri,
tatil, eğitim-öğretim yardımcı personeli, sınıf mevcutları, öğretmen
değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenlerle
ilgili özel düzenlemeler, aile yükümlülükleri olan öğretmenlerle ilgili
düzenlemeler, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik gibi konuların da
olduğu temel bir belgedir.
EĞİTİM SEN VE EĞİTİM EMEKÇİLERİ NE İSTİYOR?
Eğitim Sen eğitim hakkı bağlamında nitelikli bir eğitim için en çok
mücadele eden sendikalardan biridir. Sendikamız nitelikli bir eğitimin
kendisini sürekli geliştiren, güçlendiren, meslektaşlarından öğrenen,
meslektaşlarını geliştiren ve deneyimlerini çalışma arkadaşları
ile paylaşan öğretmenlerle mümkün olacağını savunmakta
ve öğretmenliğin aynı zamanda kollektif bir ekip işi olduğunu
düşünmektedir. Bu nedenle öğretmenlerin, farklı fakülteleri
tamamlamasını, tezli/tezsiz yüksek lisans ve doktora programları
ile akademik çalışmalara katılmasını ve tamamlamasını özendirir.
Bu bağlamda Sendikamız öğretmenlik mesleğinin yanı sıra büyük
bir özveri ile lisansüstü programları tamamlayan öğretmenlerin
haklarının iyileştirilmesi gerektiğini savunur. Ancak bu iyileştirmelerin
kariyer basamaklarına bağlanmadan yapılabilmesi mümkündür. Asıl
soru, siyasal iktidarın bunu niçin yapmadığıdır.
Eğitim Sen, yıllardır sadece öğretmenlerin değil, eğitim
kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma
ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik
personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim
emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Öğretmenler
8
Öğretmenlik Meslek Kanunu
için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin
çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini de kapsayacak biçimde
birlikte ele alınmalıdır. Çünkü eğitim kolektif bir çalışmadır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, eğitim sendikalarının tamamının
katılımıyla hazırlanmalıdır. Böyle bir kanun, eğitim emekçilerinin tüm
temel haklarını, ekonomik taleplerini ve iş güvencesi başta olmak
üzere sosyal, demokratik, mesleki ve özlük haklarını güvenceye
almak zorundadır.
Sonuç olarak, eğitim emekçilerinin, sendikaların ve alandaki
meslek örgütlerinin eleştiri, öneri ve talepleri dikkate alınmadan
hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı derhal geri çekilmeli,
ekonomik, sosyal, mesleki, özlük haklarımızla ilgili taleplerimiz,
eleştiri ve önerilerimiz doğrultusunda, “Öğretmenlerin Statüsüne
İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun yeni bir meslek kanunu hazırlanmalıdır.