Genel

Çanakkale Eğitim İzleme Kurulu Toplantısı

Toplantı Çanakkale Eğitimsen Koordinatörlüğünde 10.01.2021 Pazar günü saat 16.00’da Zoom üzerinden yapılmıştır.

 

GÜNDEM

Pandemi süresince öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin yaşadığı sorunlar ve genel olarak eğitimde yaşanılan sorunlar.

 

Toplantıya Katılanlar ve Toplantı Akışı

1- Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Yasin Hacımusalar tarafından Eğitim İzleme Kurulu hakkında genel bilgilendirme yapılması.

2- Özel eğitim öğrenci velisi Sevimay Çanlıoğlu- Özel eğitim öğrencileri ve ailelerinin yaşadığı sorunlar.

3- Özel eğitim öğrenci velisi Mehtap Narin Polat- Özel eğitim öğrencileri ve ailelerinin yaşadığı sorunlar.

4-  Öğrenci velisi, 2 çocuk babası Halil İbrahim Bölükbaşı- Asgari ücretle çocuk okutmanın zorlukları.

5-  Eğitim-Sen Çanakkale Şube Kadın Sekreteri Dilek Ural- Uzaktan eğitimde kız çocukları ve kadın eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlar.

6- Öğretmen İsmail Baytaş- Öğretmenlerin sorunları.

7-Akademisyen Filiz Deniz- Uzaktan eğitimde üniversitelerin durumu.

8- SES Başkanı Canan Coşar- Uzaktan eğitimde sağlık çalışanları ve çocuklarının durumu.

9- DİSK Başkanı Metin Ceylan- İşçiler ve çocuklarının durumu.

10-Çanakkale Bel. Sosyal Hiz. Uzm. Erdal Akkol-İç ve dış göçten etkilenenler, mevsimlik tarım işçisi öğrencilerin yaşadığı sorunlar

11-BARO Temsilcisi ve 8. sınıf öğrenci velisi Pelin Turan-  Çocuk hakları ve eğitim.

12- Türk Tabipler Birliği temsilcisi Atilla Saraçoğlu- Normal ve sağlıklı bir eğitime geçmek için neler yapılabilir.

13- ÇYDD temsilcisi Prf. Dr. Kenan Kaynaş- Kız çocuklarının eğitimi için neler yapılabilir?

14-Çanakkale Belediyesi adına Ata Kreş yöneticisi-İsmail Acar

15-Sol Parti-Cem Taşdemir

16-CHP Eğitim Sekreteri- Güler Koçer

17- DİSK Emekli Sen- Yusuf Ertürk

18- Tüm Emekli Sen- Emin Ergun

19-TMMOB-Hicri Nalbant

20- İHD- Leyla Yavuz

21-Kepez Belediyesi Sosyal ve Kültür İşleri Müdürü- Necla Sulu

22-EMEP-Muzaffer Dağtekin

23-HDP- Ömer Faruk Kırnıç

24-Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği-Osman Demircan

25- İyi Parti- Ahmet Saltık

 

Dünya genelinde 2020 Ocak ayı itibariyle başlayan salgın koşulları Türkiye’de Mart ayı itibariyle etkisini göstermeye başladı ve bu süreçten en olumsuz etkilenen alanlardan birisi de eğitim oldu. Mart 2020 itibariyle uzaktan eğitime geçildi ve o zamandan beri bazen tamamen uzaktan bazen de seyreltilmiş yüz yüze eğitim ve Kasım ayından beri de tekrar tamamen uzaktan eğitim şeklinde eğitim faaliyetleri devam etmektedir. Bu süreç eğitimde zaten var olan fırsat eşitsizliklerinin derinleştiği bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır. Uzaktan eğitim sürecinin başladığı ilk andan itibaren ( Mart 2020) sendikamız tarafından yayınlanmaya başlayan “ Eğitim Günlükleri” ile hem eğitim alanında öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin yaşadığı sorunlar tespit edildi hem de çözüm önerileri ortaya konularak MEB’e sunuldu. Eğitim Günlükleri’nde özellikle salgınla mücadelenin ortak akıl, bilimsel çalışma ve toplumsal dayanışma ile mümkün olacağı önerildi. Bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığı’na il ve ilçelerde “Eğitimde Bilim Kurulları” oluşturulması önerisi yapıldı. Oluşturulması istenen bu kurullarda eğitimden etkilenen her unsurun yer alması gerektiği ifade edildi ancak bakanlık tarafından bu öneri dikkate alınmadı. 2020 Mart ayından itibaren eğitimde yaşanan sorunlar artarak devam etti. Şu anda da eğitimde yapılması planlanan merkezi sınavlar, öğrenci ve öğretmenlerin internet erişimine ulaşmada yaşadıkları sorunlar, öğrencilere performans notlarının verilmesi, eğitime ayrılan bütçenin özel okullara kaydırılması ve öğrenci başına verilen desteklerin arttırılması, kayyum rektör atamaları, bakanlığın cemaat ve tarikatlar ile ortak iş yapması, öğrencilere yapılan seçmeli ders dayatmaları, öğrenci nakil işlemlerinin durdurulmuş olması gibi pek çok sorun yaşanmakta.

Eğitim İzleme Kurulları, var olan sorunları doğru bir şekilde tespit etmek, kayıt altına almak, kamu kurum ve kuruluşlarını göreve çağırmak ve bazı konulara ortak akıl ile çözüm üretebilmek amacıyla oluşturulmuştur.

  • ÖZEL EĞİTİM ÖĞRENCİLERİ VE VELİLERİNİN YAŞADIĞI SORUNLAR

Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerin normal şartlarda bile zor olan eğitimleri bu dönemde iyice zorlaşmıştır. Özel eğitimde genelde sertifikalı öğretmenlerin görev yapıyor olması uzman öğretmen sayısının az olması, özel eğitim sınıflarının sayılarının az olması ve var olan sınıflarda da içerik sorunlarının yaşanması bu alanda zaten var olan sorunlardı. Uzaktan eğitime geçilmesi ile beraber özel eğitim öğrencileri en temel haklarından birisi olan eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır. EBA’da özel eğitim ile ilgili içeriklerin bulunmaması büyük bir eksikliktir. Zoom ya da Eba üzerinden özel eğitim öğrencileri ile ders yapılamaz bu alanda öğrenciler ile iletişim kurabilmek çok daha önemlidir. Yeniden başlayan sokağa çıkma yasakları ve yüz yüze eğitimin yapılamıyor olması özel eğitim öğrencilerinin sosyalleşmeleri açısından büyük problem oluşturmaktadır. Sosyalleşme adına hiçbir şeyin yapılamadığı bu dönemde bütün yük annelere ve aile bireylerine kalmıştır. Bu dönemde fedakarca çalışan öğrencileri ile olan bağını hiç koparmayan, öğrenci ziyaretleri gerçekleştiren özel eğitim öğretmenlerinin çabaları da yetersiz kalmıştır. Özel eğitim öğrencilerinin yaşadığı sosyalleşme sorunları durumlarının daha da ağırlaşmasına neden olmuş, öğrencilerdeki takıntılar artmış, iletişim eksikliği nedeniyle daha asosyal ve içine kapalı hale gelmişlerdir.

  • GELİR DÜZEYİ DÜŞÜK EKONOMİK PROBLEM YAŞAYAN AİLELERİN VE ÖĞRENCİLERİN YAŞADIĞI SORUNLAR

Salgın dönemi işçi ve emekçilerin işsiz kaldığı, kısa çalışma ödeneklerinin dayatıldığı, çalışanların ücretsiz izin için zorunlu bırakıldığı ve günlük 39 liraya mahkum edildiği bir dönem oldu. İşçi ve emekçiler ekonomik sıkıntılarla mücadele ederken aynı zamanda kendilerini parası olanın eğitime ulaşabildiği bir sürecin içinde buldular. Çocuklarının eğitim hakkından faydalanabilmesi için akıllı telefon, bilgisayar gibi pahalı cihazlara ihtiyaç duyulması alt gelir düzeyindeki ailelerin üzerindeki ekonomik baskıyı daha da arttırdı ve bu cihazların temini için de kredi çekip borçlanmak zorunda kaldılar. Pek çok işçi ailesinin çocuğunun bu dönemde uzaktan eğitime çok uzak kaldığı acı bir durum olarak karşımıza çıktı. Gelir adaletsizliğinin arttığı bu dönemde paranız varsa eğitime ulaşabilir oldunuz. Paranız yoksa gerekli teknik aletlere sahip değilseniz, internet erişiminiz yoksa, evde birden fazla okul çağında çocuk varsa mutlaka sorunlar yaşandı. Ücretsiz eğitim haktır ancak bugün ülkemizde 7,5 milyon kişi asgari ücret ve altındaki ücretlerle çalışıyor bunlardan 4 milyonunun çocuğu eğitime ulaşamıyor. Bakıcı ücretlerinin arttığını hesaba katarsak bakıcıya verecek parası olmayan ve çocuklara bakacak aile büyüklerinin bulunmayan birçok kişi özellikle kadın işçiler işini bırakmak zorunda kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ihtiyacı olan alt gelir düzeyindeki ailelere dağıtılacağı söylenen tabletlerden Çanakkale’de 2000 DİSK üyesinin hiçbirinin çocuğu yararlanamadı. Hane gelirleri çok düştü. Asgari ücret sefalet ücreti oldu. Anne, babaları işsiz kalan çocuklar çalışmak zorunda kaldı eğitim hakkından hiç faydalanamadı.

  • UZAKTAN EĞİTİMDE KIZ ÇOCUKLARININ YAŞADIĞI SORUNLAR

  Uzaktan eğitim döneminde bilgisayar ve internet erişiminin kısıtlı olması ya da çocukların evde bakımlarını üstlenen kişilerden yeterli desteği alamamaları nedeniyle bazı öğrenciler eğitime erişememiştir. Eğitime erişim konusunda kız çocukları, erkek çocuklara oranla daha dezavantajlı durumdadır. Evde yeterli bilgisayar ve teknik donanım olmaması durumunda eğitim önceliği erkek çocuğa tanınmıştır. 15-19 yaşları arasında bulunan her dört kız çocuğundan biri ne okulda ne de işte bulunmaktadır. Bu oran erkek çocuklar arasında 10’da birdir. Bu rakamlar dahi kız çocuklarının maruz kaldığı ayrımcılığı gözler önüne sermektedir. Küresel salgın kız çocuklarının eğitim hakkını ciddi şekilde tehdit etmektedir. UNESCO verilerine göre, dünyada 743 milyon kız çocuğu okula gidemiyor. Okula gidemeyen bu çocuklar ailelerinin işlerine yardım ediyor, kardeşlerine bakıyor, tarlada çalışıyor. Bu durum okulların tekrar açılacağı dönemde ise kız çocuklarının okula dönüş oranlarının düşeceğine de işaret etmektedir. Birleşmiş Milletler, pandemi sonrasında 11 milyon kız çocuğunun okula dönememe riski ile karşı karşıya olduğunu ifade etmekte ve bununla ilgili mutlaka önlem alınması çağrıları yapmaktadır. Ev içinde yaşanan olumsuzluklar, cinsiyet eşitsizliği, ev işlerinde kız çocuklarının omuzlarına sorumluluk yüklenmesi, kız çocuklarının eğitime olan motivasyonunu düşürmektedir. Pandemi sürecinde artan ev içi sorumluluklar, yoksulluk, cinsiyete dayalı şiddet en çok kız çocuklarını etkilemektedir. Okullar çocukların korunmasında en önemli kamusal denetim araçlarından biridir. Bunun devreden çıkmış olması özellikle kız çocuklarına dönük şiddet ve istismarla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Kız çocuklarına yönelik olarak “ev içi şiddet, erken evlilikler” gibi kritik alanlar için dikkatli bir izleme çalışması yapılması gerekmektedir. Bu süreç sadece kadınlara yönelik ev içi şiddeti değil çocuklara yönelik şiddeti de arttıran bir süreçtir. Uzaktan eğitim dönemi kız çocukları için aynı zamanda dijital ortamda tacizi de beraberinde getiren bir süreç olmuştur. Gazi Üniversitesinde yaşanan olay tacizin ve kadına, kız çocuklarına bakışın akademik düzeyde bile ne olduğunu ortaya koymuştur.

  • UZAKTAN EĞİTİMDE KADIN EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN YAŞADIĞI SORUNLAR

Ülkemizde ev içi emek yıllardır kadına yıkılmıştır. Yaşanan süreçte evde geçirilen sürecin eskiye nazaran çok daha artması evde tüketimi daha da arttırmıştır. Tüketimin artması aslında evdeki kadınları daha çok üretmek, daha çok temizlemek vb işleri yapmak zorunda bırakmıştır bu durum kadının yükünü arttırmıştır özellikle evden çalışan kadınların iş yükü daha da artmıştır. Çocuğu olan kadın öğretmenler eğer çocuğu okul çağında ise çocuklarının derslerine ve eğitimine daha çok zaman ayırmak zorunda kalmıştır. Küçük çocukları olan kadın öğretmenler kreşler kapalı olduğu, çocuklarının bakımında destek verecek kimse bulamadıkları için daha fazla zorluk yaşamıştır. Hem ev işlerini yapmak, hem çocuk bakımını üstlenmek, hem ders hazırlığı yapmak ve EBA’da yapılan çalışmaların puanlanarak öğretmenlerin birbirleriyle yarıştırılması kadın öğretmenler üzerindeki baskıyı arttırmıştır. Salgından korunmak için hijyenin öneminin sürekli anlatılması kadınlarda psikolojik baskı yaratmış, ailelerini, çocuklarını koruma güdüsüyle “yapamazsam, koruyamazsam” endişesinin yaşanmasına hatta yetersizlik duygusunun gelişmesine neden olmuştur. Canlı derslerde öğrencilerin yanında velilerin de olması ve bazı velilerin uygunsuz davranışlarda bulunması hatta olayı tacize kadar götüren velilerin olması yaşanan önemli sorunlardandır. Kadın öğretmenler açısından uzaktan eğitim dönemi çok daha stresli ve yorucu bir dönem olmuştur.

  • UZAKTAN EĞİTİM SÜRECİNDE ÖĞRETMENLERİN YAŞADIĞI SORUNLAR

MEB’in süreci iyi planlayamamış olması nedeniyle uzaktan eğitim değil öğretim bile zor yapılabiliyor. Bu durum eğitimdeki eşitsizliği iyice gün yüzüne çıkardı. Öğretmenler teknoloji ile ilgili sıkıntılar yaşıyor. İnternet alıp hizmet veriyoruz, internet kotaları yeterli olmuyor. İnternet kafede bile ders yapmak zorunda kalan öğretmenler var. Karı koca öğretmen ve okul çağında çocuğu olan öğretmen ailelerinde her oda bir derslik görevini görüyor. Bu ailelerde herkes aynı anda ders yapıyor ve herkes ayrı cihazlara ihtiyaç duyuyor bu da ekonomik olarak problemlere neden olmakta. Esnek çalışma öğretmenler için çok yorucu bir süreç olmuştur. Sabahtan akşama kadar bütün okul evde hissi, gece 1’de bile öğrencilerden gelen mesajlar, sürekli değişen ders programları ve mesai saatleri öğretmenler açısından süreci daha da zorlaştırmaktadır. Öğretmenler işin vicdani yükünü de yaşamak zorunda kalıyor. Yüz yüze yapılan sınavlarda bilgisayarı, tableti olmadığı için derslerini takip edemediğini söyleyip ağlayan öğrencilerin bulunması çok zor bir durum. Derse giren öğrencilerle ilgili de geri dönüş alınamıyor. Uzaktan öğretime yönelik bir müfredat tasarlanmamış olması problemlere neden olmaktadır. Öğrenciler ile iletişim kurulmakta zorluklar yaşanmakta. Öğretmenlerin bu süreçte hiçbir şekilde ulaşamadıkları öğrenciler var ve Milli Eğitim Bakanlığı bu öğrencilere öğretmenler tarafından performans notu verilerek değerlendirme yapmasını beklemektedir. Yaşayıp yaşamadığını bile bilmediğimiz, iletişime geçemediğimiz, koşullarını bilmediğimiz bu öğrencilere hangi kriterlere göre not verileceği belli değil. Öğretmenlere bildirilen not verme kriterleri fırsat eşitliğine aykırıdır, adil değildir. Öğretmenler aynı zamanda idarenin de baskısı ile de uğraşmak zorunda kalmaktadırlar. Her idarecinin her okulda farklı uygulama yapıyor olması eğitimde yaşanan karmaşayı daha da arttırmaktadır. Hizmet vermek için hizmet almamız gerekiyor.

  • UZAKTAN EĞİTİMDE ÜNİVERSİTELERİN DURUMU

Üniversiteler de bu sürece çok hazırlıksız yakalandılar bu nedenle de ciddi sorunlar yaşandı.  Bu koşullarda sağlık ön planda olduğu için ve bunun geçici bir süreç olduğu düşünüldüğü için çok üzerinde durulmadı. 18 Mart üniversitesinde konu ile ilgili bir çalıştay yapıldı. Yapılan çalıştayda uzaktan eğitimin gerekli alt yapı ve donanım sağlandığında, yeterli materyal olduğunda olumlu sonuçlar vereceği belirtildi ancak alt yapı ve materyal konusunda yeterli donanım olmaması problem yaratmakta. Ölçme değerlendirme ile ilgili sıkıntılar yaşanıyor ve sınavlar çok sağlıksız geçiyor. Sayısal ağırlıklı olan bölümlerde, mühendislik fakültelerinde sınavlarda bazı öğrencilerin para verip yerlerini başkalarını soktuklarına dair duyumlar alınıyor. Üniversitedeki hocalarda motivasyon çok düşük bir an önce bu sürecin bitmesi ve yüz yüze eğitime geçilmesi bekleniyor. Sınavlarda kameralar koymak istiyorlar bu özel hayatın ihlaline giriyor. Yüz yüze eğitimde ‘’ haydi derse’’ dediğimizde öğrenciler toplanıp derse geliyorlardı. Fakat uzaktan eğitimde kimse gelmiyor. Bazı öğrenciler çalışıyor. Yoklama yok. Aileye ve kendine katkı sağlamak için çalışmak zorunda olan öğrencilerimiz var. 2-3 kişi derse katılıyor. Bu güne kadar dersime en fazla 10 kişi katıdı. O da dersin sonuna doğru azalıyor. Sonradan kayıt altına alınan dersleri de izlemiyorlar. Derslerin kayıt altına alınması bu kadar baskıcı otoriter düzende derse katılanların üzerinde baskı oluşturuyor. Öğrenciler konuşurken çekiniyor düşüncelerini rahatça ifade edemiyorlar. Mecburen bir oto sansür uygulanmak zorunda kalıyor. Çok verimsiz bir eğitim dönemindeyiz.  Kaygımız pandemiden çıkınca da maliyetleri düşürmek nedeniyle uzaktan eğitime devam edilebileceği düşüncesi, derslerin kayıt altına alınmaya devam edilerek bu şekilde bir baskı oluşturulmaya çalışılacağı endişesi üniversitemizde yaşanmaktadır. Aynı zamanda üniversite öğrencilerinin derslere evlerinden katılıyor olması kendi kişisel gelişimleri açısından da problemlere neden olmaktadır. Ailelerinden ayrılıp başka bir şehirde kendi ayakları üzerinde durabilme, sosyalleşebilme, çeşitli derneklerde kendilerini geliştirip vizyon sahibi olabilme şansından mahrum olmaları gelecek dönemde de problemlere neden olabilir. Üniversite hocaları bütün kişisel bilgi birikimlerini öğrencilerin paylaşımına açmış durumdalar. Açılan arşivlerin inde şimdiye kadar yayınlanmamış bundan sonra kitap ve makale olarak yayınlanması planlanan dökümanlar da bulunmakta bu durum hocaların bilgilerinin çalınması endişesini yaşamasına neden olmaktadır. Düzenli olarak yapılması gereken bölüm toplantıları yapılmıyor. Dönemlik yapılacakların planlandığı bu toplantıların yapılmıyor olması idarelerin yapılacakları hiç öneri almadan resmi yazılar ile dayatmasını beraberinde getirmiştir. Bu durum pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir.

  • SAĞLIK ÇALIŞANLARI VE ÇOCUKLARININ DURUMU

Sağlık çalışanları bu süreçte her zamankinden çok daha fazla çalışmak zorunda kaldı. İş yükleri artarken bir taraftan da çocuk bakımında yaşanan sorunlar iyice arttı. Bakıcılar sağlık gerekçeleriyle iş bıraktılar. aile büyüklerini eve getirmek onların sağlığı açısından ciddi risklere neden olduğu için pek çok sağlık çalışanı çocuklarından ayrılmak zorunda kaldı. Okul çağında çocuğu olan sağlık emekçileri çocuklarının eğitimleriyle ilgilenemiyor, derslere girip girmediğinin takibini yapmakta bile sorun yaşıyorlar. Milli eğitim tarafından ders güvenliğini sağlama gerekçesiyle sürekli zoom şifrelerini değiştirme önerisi özellikle ilkokul çağında çocuğu olan sağlık çalışanlarını zora sokuyor çünkü anne, baba işteyken gelen değişik şifreler ile küçük çocuklar derslere girmeyi beceremiyor. Oluşturulan veli whatsapp gruplarının bazı veliler tarafından amacı dışında kullanılması takibi zorlaştıran bir durum olarak karşımıza çıkmakta. Çalışırken bu platformda konuşulanlara müdahale etme şansımız da olmuyor.

  • İÇ VE DIŞ GÖÇTEN ETKİLENENLER İLE MEVSİMLİK TARIM İŞÇİSİ ÖĞRENCİLERİN YAŞADIĞI SORUNLAR

Dez avantajlı gruplardan birisini de göçmenler oluşturmaktadır. Dış göç, iç göç, Suriye, Afganistan, İran, Irak’tan gelenler göçmen, mülteci, sığınmacı şeklinde adlandırılıyor ancak hukuki anlamda böyle bir statüye sahip değiller. Hukuki olarak geçici koruma altına alınmış, geçici kimlik belgeleri verilmiş bireyler. Bu kişiler için kaçak göçmen, kaçak mülteci gibi kötü kelimeler kullanılıyor olması basının da buna çanak tutuyor olması aslında güvenlikleri açısından da problem yaşamalarına neden olmakta. Dışarıdan gelenler sevilmiyor. Rengi, dili, dini bizden farklı olan insanlara karşı bir nefret dili oluşturuluyor. Çanakkale özelinde göçle gelen anneler ile ilgili olarak Çanakkale belediyesi ve halk eğitim desteği ile Türkçe öğrenimi, sosyal hayata uyum, kent yaşamına uyum ile ilgili çalışmalar yapıldı. Yapılan bu çalışmalar özellikle annelerin okula giden çocuklarına destek olmaları açısından önemli. 7- 11 yaş arası göçmen çocuklar ile ilgili çalışmalar yapıldı çocuklar kendi aralarında yaşadıkları sorunları çözebiliyorlar, anlaşabiliyorlar fakat ebeveynler işin içine girince büyük sorunlar çıktığını tespit edildi. Ev sahibi statüsündesiniz ya güç iktidar sizde olunca ezmeye çalışıyorsunuz. Dış göç ile gelen çocuklar uzaktan eğitimde tamamen dışarıda kalmış durumdadır. Yoksulluk ve yoksunluk uç noktada olduğu için adil ve adaletli gelir dağılımı sağlanamadığı sürece tablet ve internet gibi geçici çözümler üretilse bile sağlıklı sonuçları almak mümkün değildir. 0-6 yaş arası okul çağı öncesi çocukların gelişimi için hiçbir çalışmanın olmaması büyük bir problemdir. Okul öncesi diye adlandırdığımız bu dönem çocukların kişiliklerinin gelişimi üzerinde çok etkilidir. 0-6 yaş grubu özellikle kayıp bir dönem kayıp bir nesil yaşamı sonuna kadar bu çocuklar da eksik kalan bir şeyler olacak. Gelir dağılımındaki dengesizliklere bağlı olarak çocuk işçi oranı çok yüksek ve ağır işlerde çalıştırılıyorlar ancak Birleşmiş Milletler 0-18 yaş her bireyi çocuk olarak kabul etmektedir ve bu bireylerin çocukluklarını yaşamaları gerekir. Özellikle tarım işçileri Eylül Haziran döneminde çok büyük sorun yaşıyorlar. Bu ailelerde çocuk sayısının çok olması, geçici barınaklarda barınıyor olmaları eğitim açısından problemdir. Tablet verilerek, kitap verilerek bu çocukların sorunlarını çözebilmek mümkün değildir.

  • NORMAL VE SAĞLIKLI BİR EĞİTİME GEÇMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR

Enfeksiyon yayılma hızının düşük olması durumunda iyi bir planlama, okullarda gerekli önlemlerin alınması, temaslı sisteminin işletilmesi, yaygın test sistemi ve iyi bir izolasyon ile okulları açılabilmesi mümkün. Bilimsel olarak sayılar ve hız kontrol edilmeli. Bu konuda Avrupa ve Amerika’da uygulanan iki farklı kriter bulunmakta. Türkiye’de de bunların ortalaması alınarak bir çalışma yapılabilir. Yapılan testleri %5 in altında pozitif çıkması, yeni olgu sayısının Avrupa’ya göre yüz binde bir, Amerika’ya göre yüz binde 10 olması önemli. Verilerden yola çıkarak yeşil, sarı ve kırmızı olarak renkler oluşturuluyor buna göre,

Test pozitif oranı Yeni olgu sayısı Renk Okulların açılma durumu
 %5 Yüz binde 10 Yeşil Okullar açılabilir
%5-10 arası Yüz binde 10-100 arası Sarı Kısmen ve kontrolü açılma
% 10 üzerinde Yüz binde 100 den fazla kırmızı Okullar açılamaz

Şu anda Çanakkale yeşil kısma ulaşamadı. Farklı ülkelerde salgın yayılım hızı ve okulların durumları ile ilgili çalışmalar yapılmış ve çok farklı sonuçlar alınmıştır. Elde edilen bulgular okulların salgın yayılma hızındaki etkisinin toplumun genel yapısı ve okulların durumu ile kapasitesine, alınan önlemlere göre farklılık gösterdiği tespit edilmiştir.

  • KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ İÇİN NELER YAPILABİLİR

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin bu konuda yaptığı çalışmalar ve önerileri şu şekildedir. Eğitim amaçlı bir dernek, eğitimde eşitsizlikleri ortadan kaldırmak, kırsal kesimdeki kız çocuklarına fırsat eşitliği yaratmak, çağdaş bireyler yetiştirmek suretiyle çağdaş bir topluma ulaşmak mümkündür. 450 öğrencimiz var. 250 civarında öğrenciye ulaşabildik.10 aylık verdiğimiz bursu 12 aya çıkardık. Aileler de çok zor durumda. Özellikle burs verdiğimiz öğrencilerin yüzde sekseni kız. Altyapı eksikliği oldu. Laptop, tablet, 100’ün üzerinde destek sağladık. Çanakkale Belediyesi ile ortak bir çalışma yapamadık. Amerika’daki çalışanlarla, onların yardımları ile maddi yetersizliği olanlara eğitim eksikliği, gıda, temizlik alanında yardım yaptık.

Eğitimli insanı üretime katkı sağlayacak bireyler olarak yetiştirmek istiyoruz. Altyapı eksikliği, evdeki işler en büyük sorunları. Babası eve gelmesini bekleyip telefonunu alanlar genellikle erkek çocuklar oluyor. Üniversitede biz şu anda eğitimin “e”sini yapmıyoruz. Öğrenme eksikliği söz konusu 40 dakika dersi 20 dakika yapıyorsunuz. Kayıt ediyorsunuz. 5 kişi 10 kişi derse giriyor, bu eğitim değil. Bize gelen kendine güveni az olan çocuklarda güvensizlik oluştu. Aileye güvensizlik ( erkek çocuğa öncelik verildiğinden), hocaya güvensizlik, topluma güvensizlik, devlete güvensizlik, sisteme güvensizlik ve sonuçta bu sistemle özgüveni eksik bireyler oluşuyor. Biz işbirliğine hazırız ülkemizde binlerce Ar-ge’ye para harcanıyor. Bu konuda çalışmalar yapılabilir.

  • OKUL ÖNCESİ ÖĞRENCİLERİNİN DURUMU (KREŞ VE GÜNDÜZ BAKIM EVLERİ)

Mart – Haziran dönemi arasında özel kreş ve gündüz bakım evlerinde de yüz yüze eğitim yapılamadı. Bu dönemde velilere tavsiyelerde bulunularak, yönergeler gönderip bu yönergelerin uygulanmasını isteyerek, her gün sonunda görüntülü görüşmeler yapılarak alışmalar devam ettirilmeye çalışıldı.1 Haziran’dan itibaren özel kreş ve gündüz bakım evleri yüz yüze eğitime geçtiler. Kreş ve gündüz bakım evleri yarı kapasite ile çalışmakta. Veliler çok tedirgin ve çocuklarını göndermek istemiyorlar ancak bakacak kimseleri olmadığı için göndermek zorunda kalıyorlar. Bu durum bu kurumlarda çalışan öğretmenlerin bakıcı gibi algılanmasına neden oluyor. Burada çalışan öğretmenler bakıcı değildir, eğitim öğretim faaliyetlerini yürüten eğitimcilerdir. Öğrenciler okula döndüğünde telefon, tablet vs ekrana çok maruz kaldıklarını tespit ettik bu yaş grubu için bu bir problemdir. Bu durumda bundan sonra yapılacaklar çok önemlidir. Çocuklarda maske takma zorunluluğu yok her sınıfta 10 çocuk bulunuyor bu da 10 farklı ailenin olması demek aslında ciddi bir risk var. Öğretmenler çift maske takarak derslere giriyorlar. Aralara vardiyalı çıkılarak sınıfların birbiri ile teması önlenmeye çalışılıyor. Çanakkale’de velilerin bu konuda hassasiyetleri yüksek. Belediyeye ait kurumlarda sağlık çalışanları görev yapmakta ve çocukların ateş ölçümleri ve temaslı tespitleri bu sağlık çalışanlarınca HES kodu üzerinden yapılıyor. Milli Eğitim tarafından da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekiyor.

 

SONUÇ VE ÖNERİLER

  • Özel eğitim öğrencileri bu dönemde eğitim haklarından faydalanamamışlardır. Uzaktan eğitim özel eğitime uygun bir süreç değildir. Gerekli tüm önlemler alınarak özel eğitim öğrencilerinin yüz yüze eğitime geçmesi gerekmektedir. İletişim ve sosyalleşme sorunları nedeniyle tabloları bu dönemde daha da ağırlaşmaya başlamıştır.
  • Uzaktan eğitim süreci alt gelir düzeyindeki ailelerin üzerindeki ekonomik baskıyı daha da arttırmıştır. Gelir adaletsizliğinin arttığı bu dönemde paranız varsa eğitime ulaşabilir durumdasınız. Çocuklar çalışmak zorunda kalmış ve eğitim hakkından faydalanamamıştır. Eğitim her çocuğun en temel hakkıdır, Milli Eğitim Bakanlığının bu öğrencilere teknik alt yapı ve cihaz desteği vermesi gerekmektedir. Bu zamana kadar yoksun kaldıkları eğitim sürecinin telafisi yapılmalıdır.
  • Uzaktan eğitimin devam etmesi durumunda online dersler hem kız çocuklarının hem de kadın eğitim emekçilerinin güvenliğini sağlayacak şekilde tekrar gözden geçirilmeli dijital ortamdaki tacizler önlenmeli ve failleri cezalandırılmalıdır.
  • Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması açısından tüm öğrenci ve öğretmenlere ücretsiz internet erişimi, gerektiğinde teknik destek, bilgisayar ve tablet dağıtımı gerçekleştirilmelidir.
  • Kız çocukların eğitiminin önemi velilere anlatılmalı, eğitimden kopmamaları için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Öğretmenler EBA’da yarıştırılmamalı, meslek tanımları dışındaki angarya işler yüklenmemelidir.
  • Bu dönemde notla değerlendirme ve sınav yapılmamalıdır.
  • Milli eğitimde bütüncül bir politika ile hareket edilmeli, her okul idarecisinin kendisine göre yorumlayıp gerçekleştirdiği uygulamalar engellenmelidir. Bu bütüncül politikalar oluşturulurken eğitim emekçileri, öğrenci ve velilerin mağduriyetleri göze alınıp çözüm üretilmelidir.
  • Üniversitelerde sınav güvenliğini, üniversite hocalarının materyallerinin güvenliğini sağlayacak sistemler oluşturulmalı, öğrencilerin ders takibini arttıracak çözümler bulunmalı, demokratik üniversite için seçimler ve toplantılar yapılıp işleyiş buna göre planlanmalıdır.
  • Derslerin kayıt altına alınması bu kadar baskıcı otoriter düzende derse katılanların üzerindeki baskıyı arttırmaktadır bu nedenle uzaktan eğitim bittiğinde bu işleyişe son verilmeli ve özgür düşüncenin, düşündüğünü rahatça ifade edebilmenin önü açılmalıdır.
  • Enfeksiyon yayılma hızının düşük olması durumunda iyi bir planlama, okullarda gerekli önlemlerin alınması, temaslı sisteminin işletilmesi, yaygın test sistemi ve iyi bir izolasyon ile okulları açılabilmesi mümkün. Bilimsel olarak sayılar ve hız kontrol edilmeli.
  • Eğitim ile ilgili Arge çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
  • Belediyeye ait kurumlarda sağlık çalışanları görev yapmakta ve çocukların ateş ölçümleri ve temaslı tespitleri bu sağlık çalışanlarınca HES kodu üzerinden yapılıyor. Milli Eğitim tarafından da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekiyor.
  • Sağlık çalışanları sürekli çalıştığı ve çocuklarının yanında olamadığı için programların son anda değişmesi veli olarak kendilerini zor durumda bırakmaktadır bu nedenle ders saatlerinin düzenli olması ve sık sık saat değişikliği yapılmaması önemlidir.
  • Veli whatsapp grupları sadece eğitim amaçlı kullanılmalıdır.
  • Dünyada, bölgede ve Türkiye’de yokluk ve yoksunluğun giderilmesi göçmen sorunu açısından çok önemlidir. Yokluk ve yoksunluk sorunu giderilmeden bu sorunun çözülmesi mümkün görülmemektedir.
  • Göçmenler ile ilgili bazı siyasilerin, bazı basın yayın organlarının ve günlük hayatta kullanılan nefret dilinin kullanılmaması, ötekileştirici söylemlerde bulunulmaması gerekmektedir.
  • 18 yaşına kadar herkesin çocuk olduğu dikkate alınarak, önceliğin eğitim ve öğretime verilmesi gerekmektedir.
  • Çocuk işçiliğine müsait iş kollarının denetlenerek çocuk haklarının öncelenmesi gerekmektedir.
  • Müfredat uzaktan eğitime göre seyreltilip yeniden düzenlenmelidir.