Genel

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Bakanlık Eliyle Çocuk İstismarı

Önce Kadından sorumlu devlet bakanlığını kapatarak Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı’na çeviren, sosyal politikayı yoksulluğu yönetilebilir kılacak politikalara kurban eden, OHAL’den istifade siyasi rejimi değiştirecek adımları hızla atarak hepsi ayrı öneme haiz bakanlıkları bir torbaya dolduran iktidar, kadının adıyla birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği talebini de bakanlık politikalarından dışladı. Şimdi de bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğini duyurduğu gibi, kendi birleştirdiği bakanlıkları yine bir gece yarısı kararnamesi ile yeniden ayırdı. Kadını yalnız aile ile tanımlayan ve ona sadece aile içinde yeniden üretim rolleriyle varlık hakkı tanıyan iktidar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na Derya Yanık’ı getirdi.Daha henüz göreve gelmişken, Bakan Derya Yanık, 23 Nisan’da yeni bir skandalın da bizzat yürütücüsü oldu.

 

23 Nisan nedeniyle koltuğunu devlet koruması altında olan bir çocuğa kameralar önünde devrederken, uluslararası sözleşmelerle, yasalarla korunan hakları ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin devlete yüklediği sorumlulukları hiçe saydı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, kimliği ve fotoğrafının gizli tutulması gereken çocukla birlikte kameralara poz verdi. Devlet koruması altındaki çocukların isim ve soy isimlerinin ifşa edilmesi, fotoğraflarının kullanılması, çocukların kaldığı yurtların adreslerinin paylaşılması çocuğun üstün yararı ve güvenliği nedeniyle yasaktır. Sosyal sorumluluk projeleri ile bu çocuklarla etkinlik yapan kurumların da çocukların fotoğraflarını kullanmasına izin verilmemektedir. Aynı zamanda TBMM Çocuk Koruma Kanunu gereğince verilen koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarının uygulanmasına göre çocuk evlerinde yaşayan çocuğun güvenliği ve gizlilik hakları devlet koruması altındadır. Yine BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi 1. Fıkrasında yer alan ‘’Taraf devletler yasanın tanıdığı şekliyle çocuğun kimliğini, tabiiyetini, ismi ve aile bağları dahil koruma hakkına saygı göstermeyi ve bu konuda yasa dışı müdahalelerde bulunmamayı taahhüt ederler’’ ilkesi açıkça ihlal edilmiştir. Bu yetmezmiş gibi Bakan, Ramazan orucu gerekçesiyle küçük çocuğa çikolata ve çay ikram etmediğini de söyleyerek çocukları açıkça kendi ideolojik amaçlarına alet etmekten çekinmemiştir

Çocukların üstün yararı ve gönenci için çalışması, çocukların kişisel, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak yeteneklerini geliştirmelerinin ve kendilerini gerçekleştirmelerinin koşullarını oluşturması gereken bir bakan tam aksine çocuk istismarına yol açıp açmadığını umursamadan henüz 10 yaşındaki bir çocuğa çikolata ikram etmemeyi marifet saymış, bunu ekran önünde açıklayarak siyasal İslamcı ideolojisi doğrultusunda toplum mühendisliği yapmak için 23 Nisan’ı fırsata çevirmiştir.

Pandemi ile mücadelede kendi sorumluluğunu sürekli bireylerin üzerine atan sağlık bakanının 23 Nisan’da koltuğunu kendi torununa bırakması ise diğer bir skandal olmuştur. Torpil ve kayırmacılığın geldiği yer açısından olduğu kadar hanedanlık özleminin de yansıması olan bu tutum ve davranışla birlikte toplumsal yaşamın her alanının dinselleştirilmek istenmesi cumhuriyetin temel ilke ve değerlerinin, eşit yurttaşlık temelinde halkın yönetimde söz sahibi olmasının, halk egemenliğinin, yönetenlerin bir anayasa ile bağlı olmasının da temel kurucu ilkesi olan laikliğin açıkça hedef alınmasından ayrı düşünülemez.

Çocukların özgürce koşup oynaması, gülmesi, eğitim hakkına eşit bir şekilde erişebilmesi gereken yaşlarında onları çalışmaya, emek sömürüsüne ya da zorla evliliklere mahkum eden birçok düzenlemeye imza atan bu zihniyet, hem çocuklarımızın gelişiminde hem de toplumun geleceğinde telafi edilemeyecek zararlara yol açmaktadır.

Bakanın bu tavrını ve yaptıklarını kınıyoruz. Kişisel verilerin korunması gerekliliği ve bu yapılanın suç olduğu gerçeği nedeniyle ve aslen çocukların üstün yararını değil, kendi ideolojik tahakkümünü kurma amacıyla hareket ettiği için Bakanı istifa etmeye çağıyoruz.

Bugün çocuklarımızın hayallerini ve geleceğini çalan bu rejime karşı laiklik ve kamusallık mücadelesi her zamankinden de hayatidir. Çocuklarımızın öldürülmediği, sömürülmediği istismara uğramadığı, eşit, özgür, barış içinde, laik, demokratik bir ülkeyi ve dünyayı kendi ellerimizle kuracağız…

Eşit ve özgür bir gelecek isteyen tüm kesimleri bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.

 

 

 

Eğitim Sen Çanakkale Şubesi