Basın Açıklamaları

10 Ekim… anKARA

10 Ekim… anKARA

 

 

Takvim yapraklarında kara bir güne denk gelmediğimiz bir sayfa yok neredeyse. 10 Ekim tarihi bu “karaların” en zifirisi.

Ankara… 10 Ekim 2015… saat 10:04…

Binlerce insan, iki bomba…

Ankara… Türkiye’nin başkenti. Binlerce kişi toplanmış yurdun dört bir yanından. Talepleri, istekleri, temennileri, umutları emek, barış ve demokrasi. Gelin görün ki bu coğrafyada bu istekler neredeyse hiç cezasız kalmadı. Her seferin de ya tehditle ya hapisle ya da ölümle karşılık buldu.

10 Ekim… Ankara…

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Ankara’nın gelişi de Suruç’tan. 20 Temmuz’da adeta provası yapılmıştı Ankara 10 Ekiminin. Suruç’ta otuz dört canın katledilmesi yetmemiş olacak ki daha fazlası isteniyordu. Suruç katliamının planlayıcıları, perde arkasındakiler, ihmali bulunan resmi görevliler görünmez olmuşlardı.

Ve 10 Ekim… Ankara…

Bu sefer can kaybı sayısı yüz iki ve beş yüzün üzerinde yaralı ve milyonlarca yıkılmış hayat, umut, hayal…

Suruç’ta patlamanın yaşandığı meydanda, yaşananlardan haz alırcasına gülümseyerek meydanda dolaşan polis, Ankara’da doktorların yaralılara müdahalesini tazyikli su ve biber gazıyla bertaraf etmeye çalışmış, ambulanslardan önce olay yerine gelerek ambulansların alana girmesini geciktirmiştir. Öncesinde de saldırının kilit isminin, planlayıcısının yerini tam 19 kez tespit etmiş ve hiçbir işlem yapmamıştır. Saldırı öncesi  gelen ihbarlar, yapılan gizli yazışmalar dikkate alınmamış, gerekli işlemler yapılmamış, önlemler alınmamış. Ve yüz iki canın barış çığlığının kanda boğulmasına adete çanak tutulmuş.

10 Ekim 2015… Ankara… Seçim hesapları, siyasi çıkarlar, savaş çığırtkanlığı; barış çığlıkları, ateşkes çağrıları, demokrasi manifestoları, bildirileri… Ve yüz iki ölü… beş yüzden fazla da yaralı… Ve acı çığlıklar ve derin, kahredici sessizlik.

 

10 Ekim… Ankara…

Sonrasında film alışılageldik biçimde devam ediyor. “Bombacı eyleme geçmeden onu tutuklamamız mümkün değil.” diyerek dünya aleme dahiyane bir hukuk dersi! veren bir başbakan, “Kendi kendilerini patlatmışlardır.” diyen bir bakan, “Emniyetin olayda hiçbir ihmali yoktur.” diyen bir diğer bakan… Ve hiçbir şekilde sorumluluk üstlenmeyen bir devlet… Yüz iki vatandaşının ölmesinde- hem de başkentinde, ülkesinin kalbinde- kendisine pay biçmeyen bir devlet…

10 Ekim… Ankara…

102 cansız beden, 500’ün üzerinde yaralı vücut, milyonlarca parçalanmış yürek. Ve 0 (sıfır) sorumlu.

Artık öldürüldüğümüzde baş sağlığı mesajlarından, kırmızı karanfillerden, siyah kurdelelerden fazlasını istiyoruz. Sanık sandalyesinde hesap veren sorumlu istiyoruz. Hesap soran yargı istiyoruz. Demokrasi istiyoruz, özgürlük, eşitlik, barış istiyoruz.

Ölmek değil, yaşamak istiyoruz.

10 Ekim… Ankara…

DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve barış isteyen, barışı savunan herkes… Ve iki bomba…

10 Ekim 2015. Saat 10:04.   anKARA…

 

Selahattin Düzgün

                                                                                 Çanakkale Eğitimsen Eğitim Sekreteri.