Genel

Ülke olarak gittikçe derinleşen bir çoklu krizin ortasındayız.

Ülke olarak gittikçe derinleşen bir çoklu krizin ortasındayız.

Hayat pahalılığından, işsizliğe, hukuk ve adaletten iç ve dış politikaya kadar her alanda adeta çıkmaz bir sokağa sürüklenmiş bulunuyoruz.

Karşımızda iki ülke tablosu var.

Birinci tabloda faizden, ranttan, emek sömürüsünden beslenen %1’lik mutlu azınlık servetine servet katıyor, semirdikçe semiriyor.

İkincisinde emeği ile geçim mücadelesi verenlerden yoksullaştırılan halktan oluşan %99.

İşçiler, emekçiler, asgari ücretliler, emekliler, çiftçiler, küçük esnaflar, işsizler, dar gelirliler olarak, halkın %99’u olarak her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Artan hayat pahalılığında maaşlarımız, ücretlerimiz mum gibi eriyor.

Ama   ülkeyi yönetenler “Gelişmiş ülkelerde bile raflar boş, dünya hatta gelişmiş batı ülkeleri bizi kıskanıyor” nutukları atıyorlar.

Evet, ülkede market rafları dolu ama bizim cüzdanlarımız, ceplerimiz boş. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk. Kış kapıya dayandı. Doğalgaz, elektrik faturası kâbusumuz yeniden başladı.

Zaman zaman “bu iktidarın ülkede yaşanan krizi çözmeye yönelik bir planı, programı yok” diyenler oluyor.

Sözümüz size, fena halde yanılıyorsunuz. Bu iktidarın bir planı ve programı var elbette. Bu programı Maliye Bakanı aylar önce itiraf etti.

Ne dedi Maliye Bakanı “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor”

Evet çarklar dönüyor. Ama o çarklar halkı, emekçileri, yoksullaştırmak, işsiz bırakmak, bir avuç zengini daha zengin etmek için dönüyor.

Çarklar düşük gösterilen TÜİK enflasyonu ile halkın, emekçilerin cebinden alıp bir avuç patrona, yandaşa aktarmak için dönüyor.

Kısacası ülkeyi yönetenlerin kısa vadede de orta vadede de uzun vadede de tek programı var. Emeği ile geçinenlere ve halka dayatılan bu program Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programdır. Sistemin çarkları yıllardır bu programı hayata geçirmek için dönüyor.

Üstelik diyorlar ki “Hiç kimse bu kölelik ve yoksulluk programımıza itiraz etmesin, hakkını aramasın, sorgusuz sualsiz biat etsin”. 

Bunun için grevlerimizi toplantılarımızı, basın açıklamalarını, mitinglerimizi yasaklamakta sınır tanımıyorlar.

17 Aralık’ta Ankara’da gerçekleştireceğimiz ‘Artık yeter! Emekten halktan yana, seçim bütçesi değil geçim bütçesi istiyoruz’ şiarlı mitingimize ilişkin Ankara Valiliği tarafından verilen cevap bunun son örneğidir.

Ankara Valiliği haftalar önce Tandoğan meydanı için yaptığımız başvuruya uzun süre cevap vermemiştir.

Dün saat 10’da yani mitinge 48 saat kala verilen cevapta ise miting yerinin Anıtpark olarak belirlendiği bildirilmiştir. Üstelik miting kısa bir saat dilimi ile sınırlandırılmak istenmiştir.

Başta üyelerimiz olmak üzere bütün illerden Ankara’ya gelecek on binlerce işçi ve emekçi Anıtpark’a sıkıştırmayı hedeflemenin tek bir anlamı vardır. O da fiili miting yasağıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı ile örgütlenme, ifade ve düşünce özgürlüğüne darbedir.

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Bu yasaklama ve engellenmeler bize geri adım attıramayacaktır. Bu hukuksuzluklar silsilesi son buluncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Hepimiz biliyoruz ki bugün TBMM’de görüşmeleri tamamlanacak olan bütçe de yıllardır bizlere, halka dayatılan Kölelik ve Yoksulluk Programının bir parçasıdır.   

Nitekim daha önceki bütçeler gibi bu bütçede de işçiler yine yok. Kamu emekçileri yine yok. Açlık sınırı altına itilen on milyon asgari ücretli, 3 bin 500 TL ile açlık sınırının yarısına bile denk gelmeyen bir maaş reva görülen milyonlarca emekli yok. Kadınlar, gençler yok. Kamu hizmetlerine, eğitime, sağlığa, ulaşıma yatırım yok.

Buradan emeği ile geçinen tüm kesimleri, yurttaşlarımızı uyarıyoruz. Bugüne kadar onlarca, yüzlerce defa hayata geçirilen bu oyunu bozmaya çağırıyoruz. 

%1’in çıkarı için %99’u yok sayan adaletsizliğe, haksızlığa karşı çaresiz değiliz. Çağrımız işçisi, kamu emekçisi, emeklisi, asgari ücretlisi, kadını, genci ile bu düzenin çarkları ile yoksullaştırılan, ezilen, ötekileştirilen herkesedir.

GELİN;

  • Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınması,
  • Mali kayıplarımızın yaşanan gerçek hayat pahalılığı ve yoksulluk sınırında yaşanan artış temel alınarak telafi edilmesi,
  • Vergide adaletin sağlanması, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması,
  • Tükettiğimiz her şeyden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesi,
  • Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesi,
  • Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılması, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınması,
  • Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesi
  • Kamu hizmetlerinin tasfiyesine, özelleştirmelere, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan hazine garantilerine son verilmesi,
  • Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılması,
  • Her türlü güvencesiz istihdama son verilmesi,
  • Engelli yurttaşların erişebilirlik sorununun çözülmesini, engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi,
  • Kaynaklarımızın savunmaya, güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; adaletin tesis edilmesi, emek, barış ve demokrasi için kullanılması,

TALEPLERİMİZE HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKALIM.

GELİN; İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Adil Bir Vergi Sistemi, Halk İçin-Emek İçin Bütçe, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin omuz omuza verelim.

 

Ayrıca iktidarın KHK’larla, siyaset yasağı ya da tutuklamalarla konfederasyonumuza yapmış olduğu saldırılar bugün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için yine iş başında. Yine daha önce HDP belediyelerine uyguladığı kayyum uygulamalarını bugün de Ekrem İmamoğlu için harekete geçiren iktidarın bu tutumu hukuki değil sonuna kadar siyasidir. Bizler de KESK olarak Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis ve siyaset yasaklarını kınıyor ve asla kabul etmediğimizin altını çizmek istiyoruz.

 

Çanakkale KESK Şubeler Platformu