PISA 2015 Sonuçları Işığında Eğitimde Yaşanan Başarısızlığın Nedenleri ve Öneriler
PISA 2015 SONUÇLARI IŞIĞINDA EĞİTİMDE YAŞANAN BAŞARISIZLIĞIN NEDENLERİ ve ÖNERİLER:
ÜLKEMİZİN YAŞADIĞI SORUNLARI AŞMANIN YOLU EĞİTİM VE BİLME ÖNEM VERİLMESİDİR
Giriş
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) genel merkezi tarafından hazırlanan raporun özetinin Çanakkale halkı ile eğitim ve bilim emekçileri ile paylaşılması ihtiyacı hissedilmiştir. Eğitim Sen yalnızca itiraz eden değil belirlediği sorunlara çözüm de üreten emek örgütüdür. Bu sorumlulukla hazırladığımız çalışmaları hem eğitim ve bilim emekçileri hem de halkımız ile paylaşmak sorumluluğumuzun bir parçasıdır. Bu raporun tam metnine Çanakkale Eğitim Sen’den ulaşılabilir.
Toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel yapısını oluşturan en önemli özellik, insan yetiştirme modelidir. Çocukların yetiştirilmesi (pedagoji) sürecinin düzgün işlemesi, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulması açısından önemlidir. Bu durum, aynı zamanda toplumun ilerlemesi ve gerçek anlamda özgürleşmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Eğitim sistemlerinin niteliğini somut, veriye dayalı olarak ölçmek ve değerlendirmek amacıyla 2000 yılından bu yana her üç yılda bir yapılan PISA sonuçları Türkiye’de eğitimin geldiğini noktayı görmek açısından önemli veriler sunmaktadır. OECD üyesi 35 ülkenin de aralarında bulunduğu 72 ülkede uygulanan ve öğrencilerin okuma becerileri, matematik ile fen bilimleri alanlarındaki seviyelerinin ölçüldüğü sınavlarda, Türkiye’den katılan öğrenciler fen bilimlerinde 52., okuma becerilerinde 50., matematikte ise 49. sırada yer almıştır. Türkiye, üç ders alanında da OECD ortalamasının çok gerisinde kalmış, 2003 yılındaki başarı seviyesinin bile gerisine düşmüştür.
PISA Nedir ve Hangi Becerileri Ölçmektedir?
2000 yılından itibaren üç yılda bir yapılan PISA araştırması OECD üyesi ülkeler ve diğer katılımcı ülkelerdeki (dünya ekonomisinin yaklaşık olarak %90’ı) zorunlu eğitimi bitiren öğrencilerin modern toplumda yerlerini alabilmeleri için gereken temel bilgi ve becerilere ne ölçüde sahip olduklarını ölçmeyi hedeflemektedir. PISA araştırmasının hedef kitlesi 7. sınıf ve üzeri sınıf düzeylerinde örgün eğitime kayıtlı olan 15 yaş grubu öğrencilerdir.
PISA’da her üç yılda bir matematik, fen ve okuma alanlarından biri ana odak olarak seçiliyor. PISA 2015’te de fen okuryazarlığı ana odak olarak belirlenmiştir.
Uluslararası bir referans olarak PISA’nın temel amacı her bir ülkenin eğitim sisteminin 15 yaş grubu gençleri ne denli iyi eğittiğini ölçmektir. İlk olarak 2000 yılında OECD ülkelerinin katılımıyla gerçekleştirilen PISA’ya son yıllarda OECD ülkelerinin yanı sıra diğer pek çok ülke de katılmaktadır. PISA 2015 uygulaması, 35’i OECD üyesi olmak üzere 72 ülke ve ekonomideki yaklaşık 29 milyon öğrenciyi temsilen 540.000’e yakın öğrencinin katılımıyla 2015 yılı içerisinde gerçekleştirilmiştir.
Dünya genelinde çeşitli ülkelerindeki öğrencilerin bilgi ve beceri düzeylerini araştırmaya katılan diğPISA araştırması; temel olarak fen, matematik ve okuma becerileri alanlarında öğrencilerin becerilerini değerlendirmektedir. Bu değerlendirmeyi yaparken temel alanları “okuryazarlık” kavramı üzerinden tanımlamaktadır.
MATEMATİK |
FEN |
OKUMA BECERİLERİ |
Matematik için gerekli beceri kümeleri:
· Yeniden oluşturmak/ matematiksel olarak formüle etmek (Basit matematiksel işlemler) · İlişkilendirmek (Bir problemi çözmek için farklı düşünce ve yöntemleri bir araya getirmek) · Matematiksel sonuçları yorumlamak, değerlendirmek ve derinlemesine düşünmek |
Fen ile ilgili görev ya da süreç türleri:
· Olguları bilimsel olarak açıklamak · Bilimsel sorgulama yöntemi tasarlama ve değerlendirme · Verileri ve bulguları bilimsel olarak yorumlama |
Okuma becerileri ile ilgili görev ya da süreç türleri;
· Bilgiye ulaşmak ve bilgiyi hatırlamak · Bilgileri bir araya getirmek ve yorumlamak · Kendi düşüncelerini yansıtmak ve metni değerlendirmek |
PISA 2015 matematik, fen ve okduğunu anlama alanındaki yeterlilik seviyeleri ölçülmeye çalışılmaktadır. Her alanın (matematik, fen ve okuduğunu anlama) ayrıntıda farkları olmakla birlikte 1;en az başarılıdan, 6; en başarılıya bir derecelendirme yapılmaktadır.
PISA 2015 TÜRKİYE SONUÇLARI BİZE NE ANLATIYOR?
Sonuçlarda sıralamanın ve puanların düşmüş olmasının yanında en dikkat edilmesi gereken nokta, Türkiye’de “ileri düzeyde beceri sahibi olan” öğrenci sayısının OECD ve diğer ülkelere kıyasla oldukça az olmasıdır (Çizelge). PISA raporunda dikkat çeken noktalardan bir tanesi de başarılı okulların öğretmen niteliğine çok önem vermesi ve en büyük yatırımı öğretmenin niteliğine yapmasıdır.
PISA sonuçlarında en başarılı olan ülkelerin dikkat çeken bir özelliği de bütün öğrencilere eşit olanakları ve nitelikli eğitim olanaklarını sunmasıdır. Bunun sonucu olarak öğrenci nüfusunun çoğunluğu aynı düzeyde ve üst düzeyde başarı oranını yakalamışlardır. PISA Türkiye sonuçları incelendiğinde ise öğrencilerin büyük çoğunluğunun altı düzey üzerinden alt düzey ve orta düzeyde toplandıkları görülmektedir. Bu durumu MEB’in PISA 2015 sonuçlarını değerlendirdiği raporda ayrıntılı olarak görmek mümkündür (MEB, 2016).
PISA 2015 sonuçları ve önceki sonuçlarda da olduğu gibi en başarılı ülkelerin ciddi bir eğitim reformu yaptığı ortaya çıkmaktadır. Yine PISA ‘da en başarılı ülkelerin tamamında okul öncesi eğitimde okullaşma oranının %100 olduğu görülmektedir.
OECD ülkelerinin ortalama puanları ile öğrenci başına yapılan harcama miktarı arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmektedir. Bu da eğitim kurumlarındaki harcama arttıkça ülkelerin ortalama puanlarının artacağı şeklinde yorumlanabilir. Öğrenci başına görece düşük harcama yapan ülkelerin puanları yorumlanırken bu husus göz önünde bulundurulmalıdır (MEB, 2016:38). MEB’in de belirttiği gibi öğrenci başına yapılan kamusal eğitim harcamalarının arttırılması ile alınan puanlar arasında doğru yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Ancak bu durumun tek başına yeterli olmayacağı açıktır.
PISA sonuçlarında Türkiye’deki okul türleri içinde en başarılı olarak Fen ve Anadolu liselerinin geldiği görülmektedir. Sınavlarda okuduğunu anlama konusu merkezi olarak önemlidir. Bu sınavlarda temel becerilerin yanı sıra eleştirel düşünme, analiz, muhakeme, sentez ve yaratıcılık gibi farklı beceriler de ölçülmektedir.
Türkiye’den PISA sınavına katılan öğrencilerin yaratıcılık, akıl yürütme ve eleştirel analizin ölçüldüğü 5. ve 6. düzeyde başarı oranının çok düşük, hatta sıfıra yakın olması dikkat çekicidir. Eğitim sisteminin düşünmeyen, sorgulamayan eleştirmeyen nesiller yetiştirmeyi hedeflemesi bu sonucun ortaya çıkmasında belirleyici olmuştur. Çocuk ve gençlerimizin yaratıcılığı ve yetenekleri benimsenen eğitim politikaları nedeniyle eğitim süreci içinde köreltilmektedir. PISA 2015 sonuçları, öğrencilerimizi standartlaştıran, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim almalarını engelleyen eğitim politikalarının acilen değiştirilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir.
PISA 2015 TÜRKİYE SONUÇLARI ÜZERİNDEN EĞİTİM SİSTEMİNİN SORUNLARI
1. TEMEL SORUN: Sorunları Doğru Tahlil Edememek
2. Eğitim Felsefesi ve Benimsenen Eğitim Politikaları Yanlıştır
3. Öğretim Programları, Ders Kitapları ve İçerikleri Bilimsellikten Uzaktır
Bir ülkede bireylerin hangi bilgiler, gerçekler ve değerler üzerinden biçimlendirilmesi isteniyorsa ona uygun eğitim politikaları oluşturulması kaçınılmazdır. Türkiye’nin mevcut eğitim politikasının temelinde laik-bilimsel eğitim anlayışından çok, eğitim sisteminin iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak, büyük ölçüde dini kurallara göre biçimlendirilmesi söz konusudur. Buradan hareketle öğretim programlarında (müfredat), seçmeli dersler ve ders kitaplarının içeriklerinde meydana gelen değişiklikler eğitimin niteliğini doğrudan etkilemektedir. Eğitimde 4+4+4 dayatması ile “dindar nesil” yetiştirmeyi hedefleyen iktidar, hedefini daha da büyüterek, bilinçli ve programlı bir şekilde eğitim müfredatını 4+4+4 ile ulaşmak istedikleri hedeflere uygun hale getirmeye çalışmaktadır.
¨ Eğitim müfredatı hazırlanırken bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı eğitim programlarının oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede yaratıcı ve eleştirel düşünen, üretici, çevre bilincini kazanmış, toplumsal sorunlara duyarlı, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, eşitlikçi, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programları oluşturmak temel hedef olmalıdır.
¨ Müfredatta içerilen bilgi ve değerler, demokrasi karşıtı (dini istismara dayanan, ırkçı, etnik ayrımcı, bölgeci, cins ayrımcı, farklı renk ve kültürleri aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı, piyasacı vb) öğeler asla olmamalı, var olanlar çıkarılmalıdır.
¨ Müfredatta yer alan konu amaç, hedef, öğretim ilke ve yöntemleri, kavramlar çocukların sosyal ve kültürel gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.
¨ Müfredat, sınav ve not sistemi üzerine kurulmamalıdır. Çünkü sınav ve not sistemi, geliştiren değil, eleyen ve seçen bir sistemin ürünüdür. Ölçme ve değerlendirme, öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde kurulmalı ve nicelik değil, nitelik ölçülmelidir. Ölçmenin amacı, elemek değil, niteliğin yer ve düzeyini belirlemek olmalıdır.
¨ Ders kitaplarının sermaye çevrelerinin çıkarları ile dinsel kural ve referanslara göre hazırlanması uygulamalarına derhal son verilmeli, bilimsel ve pedagojik ilkelere uygun tarzda hazırlanması sağlanmalıdır.
¨ Ders kitaplarında gözlenen tek düzelik son bulmalı, içerik bilimsel, sistematik ve öğrenciye göre olmalıdır. Seçilen konular ile konuların ele alınış biçimi program hedeflerine uygun ve ilgi çekici şekilde düzenlenmelidir.
¨ Ders kitabı uygulama aşamasında çeşitli öğretim yöntemlerini kullanmaya olanak sunmalı; öğrencinin katılımı, merak, yaratıcılık ve eleştirel düşünme yönleri ön plana çıkarılmalıdır. Ders kitapları, onu kullanan öğrencileri araştırma, sorgulama ve bilgilere ulaşma çabasına dahil edecek bir yapıda hazırlanmalıdır.
¨ Ders kitaplarında öğrencilerin okuduklarından zevk almalarını sağlama, düşünme becerilerini teşvik eden etkili sorgulama teknikleri kullanma, eleştirel düşünme ve kendi kendine öğrenmeyi teşvik etme yaklaşımı kendini göstermelidir.
¨ Öğrencinin ve öğretmenin kontrol edemediği hiçbir araç, eğitimin temel unsuru haline getirilmemelidir. Özellikle bireyin davranış, beceri ve yetenek gelişimine odaklanan ilk ve ortaokul düzeyinde bilgi teknolojilerinin yanlış kullanımının öğrencinin gerçek hayatla bağını koparabileceği riski göz önünde bulundurulmalıdır.
¨ Müfredat hazırlıkları sürecinde sermaye ve iktidar odaklarının ekonomik, siyasal ve ideolojik çıkarlarına yönelik düzenlemeler yer almamalı, sendikalar, bilim çevreleri ve öğrenci-veli temsilcilerinin müfredat hazırlanmasında katılımı sağlanmalıdır.
4. Eğitimde Devamsızlık ve Okul Terkleri Sorunu Sürmektedir
¨ Devamsızlık ve okul terkine ilişkin nedenler araştırılıp, öğrencileri devamsızlığa sevk eden okulu sevmeme, dersi, öğretmeni sevmeme, başarısız olma, aşağılanma, sürekli zayıf not alma, öğrendiklerinin yaşamda karşılığının olmaması gibi sorunlara yönelik bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
¨ Öğrencilerin okudukları okulun yeteneklerini ve yaratıcılıklarını ortaya koymalarına olanak tanıtıp tanımaması okulu bırakma eğilimi üzerinde etkili olan önemli bir faktördür. Bu nedenle öncelikle mevcut ezberci, rekabetçi, elemeye dayalı ve sınav merkezli eğitim anlayışı derhal terk edilmelidir.
¨ Eğitimin giderek paralı hale gelmesi, ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin eğitimlerini yarım bırakmasında önemli bir etkendir. Eğitimin bütün kademelerinde kamu kaynakları ile finansman yapılmalı, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasından vazgeçilerek, devlet okullarına ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
¨ Okul başarısızlığı öğrencilere okulu bırakmaya yönlendiren önemli faktörlerden birisidir. Not verme sistemi gözden geçirilmeli, okuldaki başarı ya da başarısızlığın sadece not ile ölçülmesi uygulamalarına son verilmelidir.
¨ Ekonomik zorluk içindeki aile çocukları aile bütçesine katkı yapmaya zorlanmakta, bu nedenle okulu bırakma eğilimi artmaktadır.
¨ Çocuk ve gençleri okul terkine zorlayan nedenler belirlenmeli ve ortadan kaldırılmalıdır.
¨ Okulların ve öğretmenlerin öğrencilere daha fazla ilgi gösterecek rehberlik hizmetlerini yaygınlaştırmaları okulu bırakma eğilimini azaltacaktır.
¨ Yetişkin eğitim programları aracılığıyla aileler bilgilendirilerek çocuklarının eğitimlerine daha fazla ilgi göstermeleri ve bu yolla okulu bırakma konusundaki düşüncelerinden uzaklaştırmaları sağlanabilir.
¨ Okulu bırakma eğilimini azaltmak amacıyla; akademik başarı programları, devam takibi uygulamaları, psikolojik danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırılmalı, bu konuda mesafe alabilmek için daha fazla rehber öğretmen istihdam edilmelidir.
5. Okul Öncesi Eğitimin Zorunlu Olmaması Temel Sorundur
6. Öğretmen Niteliği, Yetiştirilmesi, Hizmet İçinde Mesleki Gelişim Süreçleri Önemsenmiyor
7. Eğitim Yöneticilerinin Belirlenmesi ve Yetiştirilmesi Süreci Sorunludur
8. TEOG Sorularının PISA ile Uyumlu Değildir
9. Okullarda Yapılan Sınav Sorularının PISA ile Uyumu Sorunludur
PISA 2015 SONUÇLARI ÜZERİNDEN EĞİTİM SİSTEMİNE YÖNELİK ÖNERİLERİMİZ
1. Laik Bilimsel Eğitim
Dinsel öğretiler, kendi dönemlerine özgü ve yerel özellikler gösterdiği için insanlığın tarihsel ilerleyişinde evrensel değerlerle çelişen yönleri sürekli olarak birikir. Din eğitiminde dine göre kutsal olanın belirleyici olması, bilimin eleştirel çerçevesini ve toplumsal yaşamın en temel özelliklerini büyük ölçüde dışlamaktadır. Modern toplumun ve toplumsal gelişmenin temeli olan yaygın ve zorunlu eğitim, insanların eşitliğini, temel haklarını ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.
2. Eleştirel/Sorgulayıcı Eğitim
Türkiye’nin eğitim paradigması, katılımcı ve demokratik bir anlayışla yeniden düzenlemelidir. Paradigma değişikliğinde sorgulayıcı, araştırıcı, öğrenmeyi ihtiyaç olarak algılayan ve öğrenmekten büyük bir haz duyan, bilimsel düşünen, okuduğunu anlayıp yorumlayan ve yaratıcı fikirler geliştirebilen, yazan, problem çözme becerisi yüksek, evrensel ve ulusal değerlere sahip, katılımcı, demokratik davranan bireylerin yetiştirilmesi hedeflenmelidir.
3. Beceri Odaklı Eğitim
PISA Türkiye sonuçlarında okul türleri karşılaştırmasında fen liselerinin daha başarılı olduğu ortaya çıkmaktadır. PISA gibi sınavlarda başarılı olmak istiyorsak, tüm okullarımızı PISA sınavında başarılı olan fen liseleri seviyesine getirmeliyiz.
4. Sanat ve Spor Eğitimi
PISA sınavlarında başarılı olan ülkelerde spor ve sanat eğitimine büyük önem verildiği dikkati çekmektedir. Öğrencilerin yaratıcılıklarının geliştirilmesinde, sağlıklı bireyler olmalarında ve okulu sevmelerinde spor ve sanat eğitimin çok büyük rolünün olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle okullarda sanat ve spor derslerinin sayısının artırılması ve bu alanda yeterli sayıda öğretmenin istihdam edilmesi gerekmektedir.
5. Felsefe, mantık, düşünme eğitimi derslerinin programda olması
İçeriği boşaltılan felsefe dersleri, yeniden evrensel ölçülerle programlanmalıdır. Felsefe ve bilim derslerinin öğretim programları içindeki ağırlıklarını azaltma politikalarından vazgeçilmeli, bu derslerin ders saatleri artırılarak ilk ve ortaöğretimde zorunlu dersler arasına alınmalıdır.
6. Okuma, Anlama, Yorumlama, Akıl Yürütme, Yaratıcı Düşünme vb. Becerilerin Geliştirilmesi
PISA’da sorulan sorular analiz edildiğinde özellikle; ‘Okuduğunu anlayabiliyor mu? Toplumsal yaşamın bir parçası olarak taşıması gereken çağdaş niteliklere uygun bir eğitime sahip mi? Analiz edebilme yeteneğine sahip mi? Karşısına çıkan sorunlara karşı, gündelik yaşamın meselelerine dönük nedensellik ilişkisi kurabiliyor mu? Çevresindekileri eleştirel çözümleme ve anlama yeteneğine sahip mi? Düşüncelerini, görüşlerini, fikirlerini yani kendini yeterli ölçüde ifade edebiliyor mu?’ becerilerinin ölçüldüğünü görmekteyiz. Türkiye PISA başarısının yükseltilmesinin yollarından birisi de öğrencilerimizin okuma, anlama, yorumlama, akıl yürütme, yazma ve yaratıcı düşünme becerilerinin geliştirilmesidir.
7. Nitelikli Eğitim İçin Nitelikli Öğretmen Politikası
Öğretmenlerin toplumun gelişmesinde etkin rol üstlenmesi gerekir. Bunun eğitimsel temeli olan yetiştirme programı, hem alanda iyi yetişmeyi hem de öğrenciler için öğrenme ortamının düzenlenmesinde bütünleşmiş, etkin ve donanımlı bir toplumsal-kültürel ve eğitim bilimsel içeriği taşımalıdır. Ancak, kuramsal ve uygulamalı olarak bütünleşmiş bir öğretmen yetiştirme programı öğrencilerin öğrenmesini özgürleştirebilir. Bu sayede bireylerin nitelik kazanması, kişiliğin çok yönlü gelişmesi, toplumdaki eşitsizlikleri aşan bir eğitim alanının oluşturulması, eşit öğrenme fırsatları yaratılması, eşitliği geliştirici yeni öğrenme çevrelerinin geliştirilmesi, toplumun ve kişinin başlı başına bir değer olarak benimsenmesi olanaklı olabilir.
8. Ulusal Eğitim Kongresinin Toplanması
Milli Eğitim Şuraları etkisini yitirmiş bulunmakta ve yeterli katılımı sağlayamamaktadır. Bunun yerine öncülüğünün bağımsız bir sivil toplum kuruluşunun yaptığı, bakanlığın, eğitim sendikalarının, üniversitelerin, öğrenci temsilcilerin ve veli temsilcilerinin katılacağı ve süreklilik arz eden ‘Ulusal Eğitim Kongresi’ toplanmalıdır. Bugün ihtiyacımız olan şey siyasetler üstü, ideolojilerin değil, pedagojinin konuşulduğu, halen öğretmenlik mesleğini icra edenlerin öznesi olduğu, veliler ve çocukların da yer aldığı bir Ulusal Eğitim Kongresi’ni toplamaktır. Bu Ulusal Eğitim Meclisi aracılığıyla eğitimin yerelleşmesini sağlamalıyız. MEB, merkeziyetçi yapısından kaynaklanan hantallığını ve öznelerinden uzaklaşma sorununu yerellerdeki eğitim meclisleri ile aşmalıdır.
9. Ailelerin Eğitimin Parçası Olması
PISA’da başarı olan ülkelerde ailenin çocuğun başarısında önemli katkılarının olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Başarıda öğrencilerin yoğun çabaları ve ebeveynlerinin onlara sunduğu destekler önemli bir göstergedir. Bu ülkelerde anne babalar, derslere çalışma, çalışma isteği, evde öğrencilere çalışma ortamı hazırlama konularında üst düzeyde katkı sunmaktadırlar. MEB’in anne babaların eğitime desteğini en üst düzeye çıkarması, bunun için politika ve çözümler üretmesi gerekmektedir.
10. Eğitimin On Yıllık Yol Haritasının Çıkarılması
PISA’da ilk beşe giren ülkelerin Son derece nitelikli bir öğretim gücü oluşturdukları, en büyük yatırımın öğretmenlere yapıldığı, öğretmenlerin yaşam standartlarının ve toplumsal statülerinin yükseltildiği dikkati çekmektedir. Öğretmen eğitimi nicelik ve niteliği Öğretmen eğitiminin en çok önemsenen bir konu olması Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda bütün eğitim sendikalarına, topluma öncülük etmesi gerekir. Bu amaçla her ilde özellikle öğretmen eğitiminde olmak üzere ‘Sürekli Eğitim Merkezleri’ açılmalı, okullarda ve eğitim kurumlarının tamamında Ar-Ge biriminin kurulması, her eğitim kurumuna ve milli eğitim müdürlüklerine eğitimle ilgili araştırma yapma zorunluluğunun getirilmesi, öğretmenlerin eğitimle ilgili makale ve kitap yazmaya teşvik edilip bu tür çalışmaların ödüllendirilmesi bu mamacın gerçekleşmesi için önem arz etmektedir. Öğretmenler farklı öğrenci profillerini, farklı öğrenme tercihlerini anlamalı ve her biri için doğru yaklaşımı benimsemelidirler. Singapur’da bu nedenle daima bir “düşünce öğretmeni” geliştirmeyi amaçlıyoruz. 21. yüzyıl becerileri ile donatılmış olmalı,
11. Öğrenmenin İhtiyaç Haline Geldiği, Öğrenmeden Keyif Alınan Okul Kültürünün Yaratılması
“Düşünen, Öğrenen ve Uygulayan Okullar”, öğrencilere sadece bilgiyi aktarmak yerine, yaratıcılığı ve eleştirel düşünme becerilerini ve yaşam boyu öğrenmeye duyulan tutkuyu yaşam becerisi haline getirmelidir. MEB’in öğrencilerin öğrenmeden keyif almasını sağlayacak düzenlemeler yapması, öğretmenlerin çalışma koşullarını ve moral/motivasyonlarını yükseltmesi gerekmektedir
12. Okul Öncesi Eğitimin Zorunlu Olması
Türkiye açısından okul öncesi eğitimin zorunlu yapılması uygulamasına hemen geçilmesi gerekmektedir. Hükümetin açıklamış olduğu okul öncesi eğitimin zorunlu olması ve normal (tekli) eğitim uygulaması acilen hayata geçirilmeli, okul öncesi eğitime alternatif olarak sunulan sıbyan mektepleri vb. oluşumlara asla izin verilmemelidir. Okul öncesi eğitim başta olmak üzere, eğitimin bütün kademelerinde sadece bilimsel ve pedagojik ilkeler gözetilmelidir.
Tarihe not düşüyoruz: Eğitim ve bilim sürecini yönetmek eğitim ve bilim çalışanlarını itibarsızlaştırarak (güvencesizleştirme, açığa alma, ihraç etme, hedef gösterme ve pek çok akıl almaz uygulama) değil önem vererek mümkündür. Eleştiriler ve öneriler dikkate alınmazsa eğitimdeki düşüş katlanarak devam edecektir. Eğitim sistemimiz “Herkes için eşit ve nitelikli eğitim” anlayışı temelinde, baştan aşağı yeniden düzenlenmelidir.
KAYNAKLAR:
- OECD (2016). PISA 2015 Assessment and Analytical Framework: Science, Reading, Mathematic and Financial Literacy. PISA, OECD Publishing, Paris.
- MEB (2016), PISA 2015 Ulusal Raporu, Ankara.
- Eğitim Sen (2016) PISA 2015 Sonuçları Işığında Eğitimde Yaşanan Sorunlar. Ankara.
Çanakkale Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası